Cumhuriyet Gazetesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cumhuriyet Gazetesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

05 Eylül 2021

Kararname ‘Bakan’ı: Tüm Önlemleri Aldık!

 

Kararname ‘Bakan’ı: Tüm Önlemleri Aldık!

Atalay Girgin*

Biliyorsunuz. Elbette yalnızca sizler değil, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerinden TBMM Başkanına, muhalefet parti ve liderlerinden milletvekillerine dek başka birileri de biliyor.

Anayasanın amir hükmüne rağmen ve bunun vecibelerini yerine getirmediği için, şu ana kadar ‘bakan’ sıfatıyla altığı kararlar, gerçekleştirdiği atamalar, attığı imzalar, söylediği sözler, velhasıl yaptığı tüm iş ve işlemler, hukuken tartışmalı ve kadük olmak bir yana, yok hükmünde olan biri oturuyor, Milli Eğitim Bakanlığı’nın başında.

MEB’in ‘bakan’ koltuğunda arz-ı endam eyleyişinin tek dayanağı, tek seçicinin altına imza attığı ve Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararname… Lakin öyle sıradan bir kararname değil. Bir kararnamenin Anayasadan bile üstün olduğunu cümle âleme ilan eden bir kararname…

İşte yalnızca böylesi bir kararnameyle ‘bakan’ statüsüne yükseltilen ve o andan itibaren kendisine Milli Eğitim ‘Bakan’ı sıfatı bahşedilen Mahmut Özer, geçtiğimiz günlerde şöyle dedi: Okullarda alınması gereken tüm önlemleri aldık.

‘Bakan’ın Sözünün Ömrü

17 Mayıs 2021

“Öğretmeni Torpil Dilenen Toplum Sürünür!”

 

“Öğretmeni Torpil Dilenen Toplum Sürünür!”*

Söyleşi: Şahin Aybek-Atalay Girgin    

Biliyorsunuzdur: Son günlerde Sedat Peker’in açıklamalarıyla siyaset ve mafya ilişkilerinin hangi boyutlara eriştiği gözler önüne serilmeye başladı. Buradan hareketle sormak istediğim şudur: Bu türden ilişkilerin, yani rant ve çeteleşme ilişkilerinin MEB ve eğitimde olmadığını söyleyebilmek mümkün mü? Ya da MEB ve eğitimde de bu tür ilişkiler var mıdır?

Gerçek Gündem’deki yazılarımda ısrarla üzerinde durduğum ve vurguladığım bir konu var: Toplumsal çözülme ve kültürel çürüme. Bu çürümenin en tepeden en alt düzeye dek tüm toplumsal kurum ve kuruluşları kuşattığı, hatta kuşatmaktan öte içselleşerek, söz konusu kurum ve kuruluşları felç ettiği bir vakadır. Çözülme ve çürüme eşliğinde gerçekleşen ve olağanüstü bir nitelik taşıyan bu toplumsal bunalım döneminde, birçok kişinin ve grubun “toplumsal kültürel ayakkabıları vurmaya” başlamıştır.

Hangi neden ya da saiklerle olursa olsun, Sedat Peker de yaptığı açıklamalara istinaden “toplumsal kültürel ayakkabıları vurmaya” başlayanlardan biri olarak sahnede yerini almıştır. Ve iddialara göre, zamanlaması manidar bir biçimde, sanki birilerinden “konuş” talimatı almışçasına ortaya çıkmış ve yılların “Youtuber”larını kıskandırırcasına, söyledikleriyle toplumun geniş kesimlerinin ilgi odağına dönüşmüştür.

Aslında söyledikleri, toplumsal çözülme ve kültürel, ahlaki çürüme ve yozlaşmanın yasamadan yargı ve yürütmeye dek tüm toplumsal kurumları sarmalına alıp savurduğu koşullarda, okyanusta bir damla kabilindendir. Onun kendi at koşturduğu alana ilişkin telaffuz ettiği olaylar ve ilişkiler, uzun yıllardır siyasetten ekonomiye, dinden eğitime dek toplumsal kurum ve kuruluşların geneline egemendir. Hem de şu ya da bu oranda muhalefet ve muhalefet içerisinde yer alan birileri de bu sarmalın içindedir.

18 Ekim 2017

Evrim, ‘Kedicikler’ ve Piltdown

Evrim, ‘Kedicikler’ ve Piltdown

Tayfun Atay

Her tarafım tırmık çizik içinde!
Hay, şu “Darwin ve din” yazısını yazmaz olaydım!..
Adnan Oktar'ın “Kedicikler”i “tweet-retweet” olup tırmaladı, ısırdı her yanımı…
“Allah’ı inkâr eden en büyük sistem olan Evrim’in kurucusu Darwin”in dindar olduğunu söylediğime bozuldular.
“Evrim’in ne demek olduğunu biliyor musunuz Tayfun Bey” diye sordular.
“Yaratılış”ı ispatlayan 700 milyon fosili yüzüme çarptılar.
“Darwin, Allah yok, her şey tesadüf dedi” yumurtlamasında bulunup altına “Sizce bunlar tesadüfle mi oluştu” diye güzel mi güzel, tatlı mı tatlı böğürtlen, çilek, kiraz, portakal, süt, peynir, kaymak görüntüleri serpiştirdiler.
***
Hâlbuki ben de aynı saatlerde Mehdiliğini şafak sayar gibi beklediğimiz Adnan Hoca’mızın Boğaz’da yat sefasında görkemlice oturduğu masanın etrafına dizilmiş, aynen güzel mi güzel, tatlı mı tatlı diğer “Kedicikler”e bakıyordum.
Ve zaten ikna oluyordum: Bunların hiçbiri “tesadüf”le oluşmadı!
Yaratılışı ispatlamak için önüme 700 milyon fosil sermeye gerek yok.
"Kedicikler" bizatihi ispatlıyor: Her tarafları, dudakları, burunları, yanakları, kaşları, kalçaları… Hepsi tam bir yaratılış, hem de “baştan yaratılış” harikası!..